Sayfalar

31 Mart 2015 Salı

Kadınımın Şarkısı / Eda Tuzcalı (Yorum)


   Yoruma başlamadan önce sipariş vermek istiyorum. Hani şu vücuduna dokunduğumuz an parmak uçlarımızdan saç telimize bizi yakacak olan Rob var ya hahh işte ben onu alayım. Yanında da sert bir expresso lütfen. Ancak kendime gelirim, yoksa durum vahim...

   Sea mı? Ya ben bu kadar şanslı bir kadın karakter okumadım. Sanırım yazarın erkeklere yönelik fantezisinde kadını çok şanslı kılmak gibi bir durumu var.O zaman bi zahmet kadın karakteri ben olan Rob ile bir hikaye istiyorum. Lütfennnnn! Yoksa olay çıkacak ve sorumluluk kabul etmiyorum.

   Neyse istek, arz ve talepten sonra biraz konumuzdan bahsedelim. Rob ünlü bir şarkıcıdır. Yeni şarkısı için iyi bir vokal arayışına girer. Menajerinin aklında biri vardır tabii. Sea... Sea on parmağında on marifet bir hatun. Bir de sivri dilli ve cesur ki sormayın. Tiyatrocu olan kızımızın sesi de pek güzel tabii. Ehh bu iki başarılı karakterimiz birbirleri için yaratılmış dememe gerek yok sanırım. İkilinin yakınlaşmaları fazla zaman almaz. Hatta bazen öyle bir yakınlaşırlar ki gözlere şenlik durumlar söz konusu olabilir :D
   Gerek Sea'nin hiç bir lafın altında kalmaması, gerek Rob'un her an Sea'yı tahrik etmesini okumak o kadar keyifliydi ki... Yer çekimine karşı koyamayan bu iki bedenin birbirine de karşı koyamaması uzun sürmez. Bu sahneleri konu olarak okumak çok keyifli olsa da, Rob'u paylaşmak sinir bozucu oldu...

   Rob'un kıskançlıkları, Sea'yı sahiplenmesi, Sea'nın Rob'u zorlaması... Çok keyifli bir kitap okumamı sağladı.Tabii kavgaları, küslükleri olmadı mı? Oldu. Olmazsa olmaz ilişki durumları bunlar ne de olsa.

   Azcık da yazarı eleştirsem mi? Azcık eleştireyim. Konu, işleyiş, anlatım dili çok güzeldi. Yalnızca ara uzatmaları oynamış gibi geldi bana. Onun dışında Mrs. Tuzcalı ne yazsa okurum. :D



Alıntılar

''Size Sea diyebilir miyim?''
''Sonrasında yatağa girmeyeceksek elbette Bay  Peters.''
''Sizi ağlatmak için ne yaptı?''
''Beni, beni sevdiğine inandırdı.''
 

Sonsuza Kadar / Natasha Boyd [Kitap Yorumu]



Sonsuza Kadar, Eversea serisinin ikinci ve son kitabıydı.

Jack ve Keri Ann'ı unutmuş ve unutacak olmamız mümkün değil, değil mi? =)) Jack'i hele (Elbette ki Jack'i, başka kimi olacak Keri Ann'ı mı?) öyle çok özlemişim ki!.. Jack'i, onların arasında ki nefes kesici aşkı ve kaplumbağaları da özlemişim. =))

Bu kitabı, kıskanarak okuyacaksınız. 

Yazarın kalemi de özlediğim bir diğer şeydi. Bir kez daha kurguyu biz okuyucusuna en başarılı şekilde yansıtmayı başarmış. Karakterler olağanüstü; hem de her biri. Dili akıcı. Elinden düşürmeden okuyup bitiriyorsun... Kitabın çevirisi, edisyonu ve baskısı da başarılı. Eee daha ne istiyorsun? =))

Sonsuza Kadar'da benim ilgimi çeken ilk şey kapağı olmuştu. Onun bile bir anlamı var; okuyacaksınız. Jack'in annesi onu ''Şişedeki Mektup''un insan versiyonuna benzetiyor. Yani demek istiyor ki; bir aşk hikayesi onu ancak doğru insanla karşılaştığında ve kim olduğunu kabul edip kendisini kucaklarsa bulurmuş. Kaldı ki öyle de oluyor. Jack'in kendisi ve bir anlamda babası ile yüzleşmesi, bazı şeyleri kabullenmesi gerekiyor.
Jack bir korkak olmaktan vazgeçip, Keri Ann için daha sert savaşmaya başlamalı. Reddedilmekle yüzleşmek istemediği için çabalamaktan kaçmamalı. 

Keri Ann ise... Jack'le olan ilişkisinin onu tanımlamasından korkuyor. (Anlayacağınız elimizde iki korkak var) Keri Ann kim olduğunu, neler yapabileceğini ve ne istediğini bu kitapta keşfetmeye başlıyor. Bir anlam da Keri Ann bu kitapta gerçek bir kadın gibi hissetmeye başlıyor. Sadece Jack'in sevgili olarak anılmak istemiyor. Onun hayatının gelgitleri arasında kaybolmaktan korkuyor belki de. Haklı da. Batsa da çıksa da bir kadın kendi adıyla anılmak ister. Kendisinin başarısı veya başarısızlığı olsun ister. 

Ama... Ama ama ama Jack'ten de vazgeçemiyor hatun. Akıllı kız. =))

Kitap iniş ve çıkışlarla sona yaklaşıyor. Bu arada sinir krizi geçirmenize ramak kalıyor çünkü Jack bir türlü evlenme teklifi etmiyor! Uyuz! Uyuz oldum! Kitap bitecek, okuyacak bir tutam sayfa kaldı; yok!... Sonra ne mi oluyor?

Okuyun öğrenin =))=))=)) 


25 Mart 2015 Çarşamba

Kadınımın Şarkısı, Eda Tuzcalı [Kitap Yorumu]




Gönül rahatlığıyla okumanızı tavsiye edebileceğim bir kitap daha okudum, bitirdim... Kadınımın Şarkısı; adı bile güzel.

Kitap tam anlamıyla bir aşk romanıydı. Romantizmiyle, kıskançlık krizleriyle, karakterlerin arasında ki çekim ve tutkuyla dört dörtlük bir aşk romanıydı hem de.

Beni bu kitabı elime alıp okumaya iten ise şu cümle oldu; ''Eğer aşk cevapsa o halde soru neydi?''  Vay beh! İçim yanıyor arkadaş! :'( :-)

Yazarın kalemini beğendim. Aslında kitapta bazı yerler uzatılmıştı fakat yazar yaptığı araştırmalar ile (ki ben bir çok şeyi araştırdığına inanıyorum, okuyan anlar) süslemişti. Yazardan karakterine, karakterden biz okuyucuya duygu aktarımı çok çok iyiydi.  Bu yüzden uzatılmış yerler boğucu gelmiyor. Beş yüz sayfayı tek bir cümle atlamadan iki gün de okuduğuma göre, yazarın bu başarısını tebrik etmeliyim... :)) Üstelik gerçekçi olan sadece karakterler değildi;


ikilinin arasında ki o aşk öyle yoğun bir dille aktarılmış ki sanki elle tutulabilir gibiydi.


Kitap iki karakterin ağzından dönüşümlü olarak anlatılıyor. Ünlü Rock yıldızı Robert ile başarısıyle tanınan tiyatro oyuncusu Sea.
Robert, hayatını gözler önünde yaşamaya alıştığı kadar bu şekilde yaşamayı da seven bir adamdır. Tam bir Rock'çı. Karizmatik, seksi, içki ve kadınlarla gününü gün eden ama yüreği... O yüreği yok mu yüreği. Ah! ah! Hayran olduğumuz erkek tipi işte bayanlar. :-)
Sea ise inatçı, mükemmeliyertçi ve oldukça gizemli bir kadındır. Az da fallik değildi hani. :-)

İkilimiz daha kitabın en başından bir araya geliyor. Sea, Rob'un klip çekimlerinde oynayacak. Klip büyük bir yankı uyandırıyor. Sonra gelsin; turneler, televizyon programları, ödül geceleri. Masal gibi bir hayat. Masal gibi bir aşk.



Kitapta duygularını en iyi ifade edebilen karakter ise Sea değil Robert'ti. Bunun bu şekilde olmasını açıkçası ben daha çok beğendim. Hatta Robert görüp görebileceğiniz en romantik insan. Ona olan aşkını şarkı sözleri ile dile getiriyor. O sözler de her şey var; kıskançlığı, tutkusu, af dileyişi... Kendimden geçtim, iç çekiyorum. Kıskançlıkla. :-)
Fakat Rob'un tek isteği; Sea'nın yanında olması. Beni sev demiyor. Benim yanımda ol diyor. Bu adam Sea'nın sevgisini hiç mi hissedemiyor? Yoksa Sea bunu göstermeyi mi beceremiyor?
Zaman zaman bir kaşık su da boğasım geldi onları.



Siz birbirinize aitsiniz; Rosea!

Bu kitabı okurken kendinizi unutup, pembe hayaller kurmaya başlayacaksınız.

Eee, ne duruyorsunuz? :-)



24 Mart 2015 Salı

Sessiz Kurban / Jane Casey [Kitap Yorumu]

  
  
Serinin üçüncü kitabından başlayan bir akıllı ben varımdır. Haliyle beklentimi de çok düşük tutmuştum. Cık cık cık. Kitabı çok beğeneceksiniiiz. :))


Polisiye - Gerilim türünde bir kitap olduğu için zaten serinin kaçıncı kitabından başlamışsınız fark etmiyor. İyiler aynı, kötüler farklı. Kurgu her kitapta bambaşka. Beklentinizi de düşük tutmayın çünkü Jane Casey'in kalemine bayılacaksınız.

Karakterleri çok iyi yansıtmış. Üstelik alışılmışın dışın da Meave Kerrigan dedektif veya komiser değil; bir memur. Polis memuru. Ayrıca Amerikalı bekliyordum İngiliz çıktılar. Kitap Londra ve çevresinde geçiyor. 

Lafın özü beni her konu da şaşırtan bir kitaptı. Kitabı da başından sonuna merakla ve heyecanla okudum. Kimi yer de sinir krizlerine girdim! Hep o Kennford yüzünden! Iııhhh gıcık herif, geber! :))

...Konuya girmeden önce ufacık bir şey daha söylemek istiyorum; kitabın baskı kalitesini çok beğendim. Böyle devam et Olimpos! Ayrıca kitap fiyatlarının oldukça arttığı şu günler de böyle sevilen ve takip edilen bir yazarın kitabının piyasa koşulları dikkate alınarak şişirilmemesi de ayrıca memnun etti. :)) ... Kitabın çevirisi ise güzeldi. Bir kaç yer gözüme takıldı [üvey yerine yarı kardeş yazılmış vb.] ama cümleler bütün ve anlaşılırdı o yüzden rahatsız etmedi açıkçası. Biz daha önce neler gördük. :))

Kitabın konusuna gelelim bakalım. :))

Kennford suçluları savunan, her şeyden önce paraya değer veren kadın düşkünü bir avukattır. [Kısaca adi herifin teki] Suç mahalli de onun evi. Karısı ve kızı kelimenin tam manasıyla vahşi bir şekilde katlediliyor. Ev de olan diğer kızının hiç bir şeyden haberi yok. Kennford ise sadece başına vurulmuş bir şekilde bulunuyor... Bir çok yer de kesin Kennford'un cinayetle bir alakası vardır ya da ölen o olsaymış diyecek noktaya geliyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz herifin ilk evliliğinden bir kızı daha çıkıyor! 

Bizim Kerrigan bir yandan bu soruşturmaya bakarken bir yandan da çete suçları ile ilgili bir cinayeti daha araştırıyor. Üstelik komiseri çete şuçlarıyla da bir ilgisi var ki size spoi yok; okuyan öğrenir millet. :))

Fakat ben ikilem de kaldım. Kerrigan'ın sadece memur oluşunu diğer kitaplardan alıştığımız biçimde okumadığım için hem beğendim; farklıydı. Hem de bir kadın olarak her yönden daha güçlü olması beklentisi içindeydim. Komiser, dedektif mi olmalıydı acaba diye sordum kendime. Sanırım bu konuda ne düşündüğüme ben kendimde karar veremedim. Okuyan beni daha iyi anlayacak. :))

Tavsiye eder miyim? Eveeet! :)):)):)) 




19 Mart 2015 Perşembe

Gabriel Garcia Marquez / Yüzyıllık Yanlızlık (Yorum)



Gabriel Garcia Marquez,1967 yılında yayımladığı Yüzyıllık Yalnızlık (Cien años de soledad) tüm dünyada büyük yankı uyandırır. Gerek anlatım biçimi, gerek işlediği konu, gerekse roman karakterleriyle okuyucuya akıl almaz ilginçlikte bir şölen yaşatan Márquez, arka arkaya birbirinden güzel yapıtlar verir. Kolera Günlerinde Aşk, Kırmızı Pazartesi, Albaya Mektup Yazan Kimse Yok, Aşk ve Öbür Cinler, Yaprak Fırtınası gibi, edebiyatın farklı türlerinde verdiği eserler hep çok sevilir, çok okunur. Márquez 20. yüzyılın en büyük yazarlarından biridir ve hiç şüphesiz edebiyat tarihinde ismi daima en ön sıralarda anılacaktır. 

Gelgelelim kitabımızın konusuna; Buendia ailesinin atası sebep olduğu ölümün sonunda ölünün ruhunun en azından rahat etmesi için yaşadığı yeri, yanında birkaç aileyle bırakıp, Macondo’yu kurmuş. Ailenin başlangıcıyla kasabanın kuruluşunun denk gelmesi, sonunda ikisinin kaderini öyle bir bağlamış ki birbirine, aileden birinin yaptığı tek bir davranış tüm kasabanın durumunu etkilemeye başladı sonunda. Buna rağmen aile kendini fazlasıyla dışarı soyutlamış ve kendi içinde bir kısır döngüye düşmüştür. Evin içinde olanlar birbirine ilgi duymuş, soy bu şekilde sürmekle kalmamış, Ursula’nın korktuğu gibi isimlerin yinelenmesi kaderinde kendini tekrar ettiğini olaylarla gösterdi.

Yazarında dediği gibi bende bir çok şaşırtıcı olay olmasına rağmen bir çoğuna şaşırmadım, aksine gerçekten olabileceğine inanarak okudum, üzüldüm, kızdım, heyecanla bekledim ve sonunda böyle olacağı ortadaydı dedim. Kitabı kapattığımda bulunduğum yere dönebildim ve gerçekten bunların olma ihtimali var mı diye düşünebildim. İnsanı tamamen içine alan büyüleyici bir anlatıma sahip mükemmel bir hikâye desem bence abartmış olmam.

Sözlerimi Márquez’in cümleleriyle bitirmek istiyorum: "Bu romanı büyük bir dikkatle ve keyifle okuyan ve hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan hiçbir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek satır bulamazsı
ız."




9 Mart 2015 Pazartesi

Hayat Dolu Kızlar, Lauren Beukes [Kitap Yorumu]



Söyleyebileceğim ilk şey; ilginç bir kitap olduğuydu. Farklı kitaplar okumayı seviyorum. Tekrara girmiyor. :))

Yazarın kalemi; kurgusu sebebiyle başlarda zorlayıcı olsa da kitap ilerledikçe diline alışıyorsun. Daha doğrusu olayı yavaş yavaş anlıyorsun.

Hayat Dolu Kızlar'ın hem polisiye-gerilim hem de fantastik yönü vardı. Zaman yolculuğu ile fantastik bir yön kazanan kitap, bu sayede daha da ilginç hale gelmiş. Kitapta ki betimlemeleri de başarılı buldum. Yazar karakterlerin duygularını biz okuyuculara yansıtabilmiş. Fakat kitap karakterlerin ağzından değil; üçüncü kişinin ağzından anlatımlı. bu da kitabın akıcılığını biraz zorluyordu...

Uzun zamandır da Feniks Yayınları'ndan kitap okumamıştım; kendilerini geliştirmişler. :)) Kitabın baskını çok beğendim. Kaliteli. Bu konuda aynen devam etmelerini dilerim; bir kaç yayınevi var, onlar gibi bozmasınlar. Ne de olsa bir okuyucuyu arka kapağını dahi okumaya çeken ilk şey; kapak görseli ve kalitesi... :))

***

Bu kitapta bir çok karakterin bölümü var. 1931'den, 1993'e kadar uzanıyor. Olaylar Harper ve Kirby'nin etrafında dönüyor. Diğer karakterler Harper'in cinayetlerine kurban giden kızlar. (Relax; spoi değil, merak etmeyin) Bir de Dan var; Kirby'e cinayetleri çözmesinde yardımcı olan kişi. Kirby mi kim? HArper'ın elinden kurtulabilen tek kız.

Harper, ucuz oteller de büyümüş, yetişkin hayatı boyunca barakalar da yaşamış bir adam. Tam bir cani. Yedisinde neyse yetmişinde de öyle biri; katil katil katil...
1931'de bir eve yerleşiyor. Evin kapısı ise çeşitli mekan ve zamana açılıyor. Evin tek isteği ise; yaşam enerjisi. Harper'ın cinayetlerinde ki kurbanların tek ortak noktası ise; kızların hayat dolu olması... İlginç değil mi? :))

Harper'ın Kirby ile ilk tanışması, Kirby; 6.5 yaşındayken oluyor. Daha sonra Kirby büyüdüğünde karşısına bir kez daha çıkıyor. Kirby bu karşılaşmadan boğazında bir çentik, bağırsakları karnından çıkmış, kucağında köpeği ile ayrılıyor... Harper onun öldüğünü sanıyor. Nefes alıp vermek yaşıyor demek için yeterli mi sizce?

Benim tüylerim diken diken oldu okurken.

Kirby, Harper'ın peşine düşüyor düşmesine de Harper onun yaşadığını öğrendikten sonra pek de aramasına gerek kalmayacak...

Soluksuz takip edeceğiniz bir roman; Hayat Dolu Kızlar. Psikopat katilleri okuyup, dehşete düşmeyi seven herkese tavsiye ederim; okusun.






•ALINTILAR•





5 Mart 2015 Perşembe

Gündüz Sefası / Sarah Jio (Yorum)



Sarah Jio'nun Gündüz Sefası bitirmiş bulunmaktayım.
Şöyle başlayayım;kitabın kapağını çok beğendim hatta bayıldım.Zaten mor en sevdiğim renk :)
Fakat kitabın konusuna gelince beni o kadar etkilemedi.Yazarın nerde o yazdığı ''Mart Menekşeleri'' nerde ''Gündüz Sefası''.
 Bence yazar artık yazı şeklini ve konu işleyişini değiştirsin.Özellikle son iki kitabında bunu daha da çok hissettim.Giriş,gelişme güzel fakat sonuç hüsran oldu benim için.


Konusuna gelince;Ada Santorini, New York'ta bir derginin editörlüğünü yapan başarılı bir kadındır. Ama geride bırakmaya çalıştığı acısı ve anıları ona eziyet etmektedir. Psikoloğunun tavsiyesi üzerine Seattle'da bir yüzen ev kiralar ve hayatı için önemli bir adım atar. Yüzen eve adımını attığı andan itibaren değişim onun için yavaş yavaş ve farkında olmadan başlar. Yüzen evle birlikte hem yeni bir hayata hem de daha önce bu evde yaşayan Penny'nin gizemli hayatına dair yolculuğu başlar.
Penny, 1959 yılında evlenerek ressam olan eşinin isteği üzerine bir yüzen evde yaşamaya başlamıştır. Zamanla hem yüzen eve hem de komşularına özellikle küçük Jimmy'le arkadaşlığına alışmaya başlar. Ama tam olarak mutlu değildir. Mutsuz olarak dibe vurduğu bir dönemde hayatı tamamen değişir ve bu değişim yıllar sonra evini kiralayan Ada'nın gizemini ortaya çıkarmasına kadar sürer.

Yazar,sanırım ''Sevginin Bağladıkları'' adlı filmden çok etkilenmiş; çünkü fazlasıyla o filmi andıran bölümler okudum.Ve diğer okuduğumuz kitaplarında olduğu gibi geçmiş,günümüz arasında gidip geldik ve gerçekten sıkıldım.

Sarah Jio,bu kitapta üzgünüm ama kalitesini gözümde çok düşürdü. Kolay kolay tekrar okuyacağımı sanmıyorum.



4 Mart 2015 Çarşamba

Uyuyana Kadar / S.J.Watson (Yorum)




Gene bir gerilim polisiye romanını soluksuz okudum.

S.J.Watson'ın ilk romanı ''Uyuyana Kadar'' heyacanla okuduğum bir kitap oldu;bu yüzden Doğan Kitap'a teşekkür etmek istiyorum.

Uyuyana Kadar adlı eserdeki kahramanımız amnezi hastası Christine Lucas,her gün kendini yeni biri olaraka hiç birşey hatırlamadan uyanıyor.Geçmişi,yaşadığı yer,hayatı hakkında hiç birşey hatırlamıyor.Ve bunu hergün kısır döngü gibi yaşadığını düşünün.Gerçekten insan çıldırır.Ve etrafınızdaki insanların özellikle sizinle birlikte her sabah yanınızda kalkan birinin fotoğraflarla size açıklama yaparak geçmişinizi asize tanıtan eşiniz;ancak bir zaman sonra onunda sizden birşeyler sakladığını anlıyorsunuz.

Kitap çalan bir telefon le başlıyor.Kendisini Dr.Nash olarak tanıtan kişi Christine doktoru olduğunu iddia ediyor ve ona günlük tuttuğunu,günlüğün yerini ve ziyarette geleceğini söyler.Gün içerisinde doktoru ile diyalogları kocası ile arasında geçen diyaloglar,sorguladığı gerçekler....

Diğer okuduğum gerilim kitaplarından oldukça farklı bir gerilim kitabı.Sürükleyici,merak uyandırıcı ama en önemlisi umulmayan br sonla nihayete eren.

Eğer sizde farklı bir gerilim kitabı okumak isterseniz edebi kaygınız olmadan okuyabilirsiniz.

3 Mart 2015 Salı

Hayat Dolu Kızlar / Lauren Beukes (Yorum)

   Hafif dozlu gerilim ve fantastik tarzında bir hikaye. Konuyu sevdim mi? Evet. Ama ilk başlarda anlatımdan dolayı kendimi konuya adapte edemedim. Okudukça ve konu ilerledikçe bu sorun da ortadan kalktı. Sayfalar daha rahat birbirini takip etti. Yalnız bazı yerlerde katilin ruh halinin dile getirimi tekrar gibi geldi bana .

    Kapaktan bahsedeyim biraz. Ne konuya tam hakim ne de konunun dışında bir kapak olmuş. Ama baskı kalitesi gerçekten çok iyi. Kitaba dokununca o his anında sizi sarmalıyor. Kalite bakımından gayet başarılı ve kendi ayracı da mevcut.

   Konusu; Harper zaman içerisinde gezinebileceği bir eve sahip katildir. Ama öyle herkesi öldürmek gibi bir amacı yok. Kendince seçtiği bazı kızlar var. Bu kızların ona göre ortak tek bir özellikleri ver hayat dolu olmaları. Onları öldürdüğünde yaşam enerjilerini de almış olacak. Çünkü Ev bunu istiyor.

   Kirby, Harper'ın kızlarından biri ama o tek sağ kalmayı başaran. Harper onu öldürdüğünü düşünüyordu ama Kirby her şeye rağmen hayatta kaldı. Artık yapması gereken tek şey onu öldürmek isteyeni bulmak. Ama bunu tek başına yapamaz. O yüzden eski cinayet muhabiri olan Dan'dan yardım ister. Dan geçmişte yaşadıklarından dolayı ilk başta Kirby'e yardım etmek istemez ama onun inadının da önüne geçemez. İlk başlarda karşılıklı haber vermeye başlarlar birbirlerine. Dan spor haberlerini Kirby'nin üstüne atar. Kirby ise Dan'ın nüfuzundan yararlanmak ister. Sonraları Dan artık tamamen kızdan hoşlanmaya başlar ve Kirby'e yardım eder.

   Kirby ilk başlarda katilin kim olduğunu bilmeden onu büyük bir sabırla arar. Taki Harper Kirby'nin hayatta olduğunu öğrenene kadar. Artık Harper da Kirby'nin peşindedir.

   Güzel kurgulanmış bir hikayeydi. Bazı eksiklikleri de olsa keyifle okunabilecek bir kitap. Hele ki benim gbi bu tarz kitapları seviyoranız okumalısınız.

2 Mart 2015 Pazartesi

Gözlerindeki Canavar, J.M.Darhower [Kitap Yorumu]



Gözlerindeki Canavar... Masallarda ki gibi yakışıklı fakat ruhunda saflıkla alakalı tek iyi bir şey olmayan Ignazio'nun, ona aşık olduğu kadar ondan nefret de eden Karissa'nın hikayesi...

Bu kitap ne kadar aşk hikayesiyse bir o kadar da intikam romanıydı.

Aşk kitapları okurken çoğu zaman sıkılıyorum fakat bu kitabı soluksuz okudum. Bir sonra ki sayfayı çevirmeme neden olan merakım sağ olsun. :))
Kitabın sonu hele! Neye uğradığımı, ne düşüneceğimi, kitabın nasıl devam etmesinin isteyebileceğimi şaşırdım. Karissa gibi. Üstelik ben böyle bitemez derken devamı olduğunu bile bilmiyordum. Neyse ki varmış.

Yazarın kalemini de beğendim. Kitabın çevirisini de. Akıcıydı... 

Kurgu da en beğendiğim yan; Naz'ın değişmeyen karakteri oldu. Kitabın başında nasıl bir adamsa kitabın sonunda da aynen öyleydi. Kızı görüp aşık oluyor, evet. Fakat aşk ile bir an da temiz, saf birine de dönüşmüyor. İyi ki de dönüşmüyor. Klasik kurgulara benzememiş.

Eleştirilerim de yok değil: Mesela yaş farkı. Bu tür kitaplar da (özellikle de historicallar da, o tür okuyanlar iyi bilir) on/on beş yaş farkı oluyor. Bunda ise yirmi yaş fark vardı. Tam tamına yirmi! Çok fazla... Kız hele on sekizinde. Benim gözümde bir çocuk. Adam otuz sekizinde. Bu normal değil... Doğru değil.
Sonra, bir de adam kıza çok kötü davranıyordu. Canavarca. Yaptığı şeylerden çoğu kadına şiddet olarak tanımlanabilir. Karissa ise hem bunun farkındaydı hemde eğer durmasını isterse onun duracağının bilincindeydi. Fakat o durmasını istemiyor. Çoğu yer de Karissa bunu diyor. Bir nokta da aslında yazar bunu bize, okuyucusuna belirtiyor. Hani bir söz vardır; alan razı veren razı. Ben ne edem. Bu yanlışlıklar beni rahatsız etmedi. Çünkü bu bir fantazi kitabı. Bu demek değildir ki ben bundan hoşlanıyorum ya da hoşlanmıyorum... Ben sadece okuyorum.
Yazar kafasında bir kurgu yaratmış, yazmış. Ben kurgunun gidişatına yorum yaparım. Kurgunun içeriğine yorum yapamam. Kimse yapamaz

Tavsiye eder miyim? BU KADAR YAŞ FARKININ VE KADINA ŞİDDETİN DOĞRU OLMADIĞININ BİLİNCİNDE OLAN KİŞİ BU KİTABI OKUSUN DERİM.

Serinin ikinci ve son kitabını okuyacak mısın derseniz; evet. Merak ediyorum, kızın seçimi ne olacak. Nefret ettiği aşkı ile devam edecek mi? Adam canavarının zincirlerini çözebilecek mi? 
Bir çok soru vardı yarım kalan.

Ben bu soruların cevaplarını merak ediyorum. İkinci kitabı bekliyorum... 



•ALINTILAR•







Asla Yapma / Koethi Zan (Yorum)

   Bir süredir okumak isteyip de bir türlü okuyamadığım bir kitaptı. Aslına bakarsanız bir de kitabı okumayı erteleyişimin sebebi bazı olumsuz yorumlardı. İyi ki o olumsuzlukları o kadar da uzun soluklu düşünmemişim. Çünkü okuduğuma hiç pişman olmadım Hatta çok keyif aldım.
   Psiko-gerilim türü olan bu kitap tam benlikti. Hem psikolojiye merakım hem de gerilim kitaplarına olan ilgimden dolayı iki kavramın birleşimi bana çok iyi geldi.
   Kapak da konuya gayet uygun olmuş.

   İki kız arkadaşın geçirdikleri bir kaza sonucu 'asla yapma' dedikleri bir liste yapmasıyla başlıyor hikayemiz. Asla başka bir arabaya binme, asla gece dışarıda kalma, asla yabancılara güvenme... diye gidiyor listeleri. Hayatlarını da bu doğrultuda yaşamaya başlıyorlar.
Üniversiteye başladıklarında da bu kurallar geçerli onlar için. Ama bir gün kuralları biraz esnetmek istiyor Sarah ve bir partiye katılıyorlar. Hatta biraz uzun kalıyorlar diyebiliriz. Jennifer huzursuzlanmaya başladı zaman da kendileri için kiraladıkları arabayı şirketten istetiyorlar. Asıl olaylarda burda başlıyor. Arabaya bindikleri ilk dakkalardan itibaren Sarah bir şeylerin ters gitti hissine kapılıyor. Ama bu düşünceye fazla tutunamıyor çünkü hemen uykuya alıyor. Gözlerini açtıklarında kendilerini bir mahzende buluyorlar. Fakat tek değiller. İki kız daha var. Tracy ve Christine. Tracy olayı kendince özetlemeye başlıyor. Sarah'ın bu durumda ilk aklına gelen Jennifer oluyor. Arkadaşı orta görünmüyor. Diğer kızlar bu durumun şans olduğunu söylediğinde ve işler açıklık kazandığında Sarah sonsuz işkence ve bitmek bilmeyen bir esaretin içinde bulur kendini.

   Sarah geçmişe baktığında oradan nasıl kurtulduğunu, yapılan işkenceleri ve kimseye söyleyemedikleini hala unutamamıştır. Hapisten gelen mektuplarda işleri daha da çıkmaza sokuyor onun için. Ama Sarah her şey bir kenara, Jennifer için bazı şeyleri açığa çıkarmak zorunda ve ona bunları yaşatan kişiyi hayatı boyunca hapiste tutmalı. Tabii bu o kadar kolay değildir. Tracy ve Christine'den yardım ister. Tracy ilk başlarda pek yanaşmasa da yardım etmeyi kabul eder. Ama Christine bu duruma yanaşmaz. (tabii şimdilik)

   Araştırma yaptıkça hiç bilmedikleri bir dünyanın içinde bulurlar kendilerini. KDSM içerikli bu şiddet eğilimli dünyada hem geçmişe gidecekler hem de hiç bilmedikleri bir gerçekle daha yüzleşeceklerdir.

   Kitap için yapılmış bir video var. Belki izlemek istersiniz. En azından benim anlatamadıklarımı videoda bulabilirsiniz :)


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...