Sayfalar

27 Kasım 2014 Perşembe

İki Hayat Arasında / Jessica Shirvington (Yorum)

   Şunu kesinlikle belirtmeliyim ki bu kitap çok iyi. Yani gerçekten iyi. İlk başlarda kızın kendine yaptıklarından kendi kendime 'tamam bu kız psikopatın önde gideni'. Tamam benim için sıkıntı yoktu çünkü gerilim kitaplarını severim. Ama okudukça insan farklı duygular yaşıyor. Sanki o, sen oluyorsun ve bir yerden sonra ona hak veriyorsun. Deli gözüyle baktığım kıza nasıl mı hak veriyorum? Emin olun siz de olsanız fazlasını düşünürdünüz.

   Ana karakterimiz Sabine. Ve onu iki yaşamı. Her gece tam on iki de diğer hayatına geçiyor. Bir ritüel gibi hiç değişmiyor. Sabine bu geçişe 'Değişim' adını vermiş. Bir hayatında zengin, başarılı bir ailenin kızı. Kendide okulunda başarılı, arkadaşları arasında popüler ve herkesin imrenerek baktığı bir sevgili var Dex. (bu ismi hiç sevemedim nedense).Diğer hayatında ise bambaşka. Aslında o öyle olmayı seçiyor. Madem iki hayatı var yaşamı da farklı olmalı. Bu iki yaşamda fiziki bazı şeylerin kendini diğer yaşamda etkilediğini öğrenmek için bazı testler yapıyor. Kendini kesip biçmek gibi. Hatta ileri bile gidecek dereceye geliyor ama ailesinin onu erken fark etmesiyle her şey değişiyor. (zengin olmayan ailesi) Tam da bu noktada belki onu anlarlar diye her şeyi ailesine anlatıyor ve babası hemen onu hastaneye kaldırtıyor.

   Diğer taraftaki yaşamında ise yaptığı planlar çok farklı. Mezuniyeti yaklaşıyor ve mezuniyet günü verilmiş bir
sözü var. Dex ile yatmak! Bu onun ilki. Dex onu uzun zamandır bekledi ve Sabine ne kadar Dex'e olan duygularının aşk olmadığını bilse de onun kendine uygun olduğundan emin.

   İki hayat arasında belirli çıkmazlara girdiği anda Ethan onun hayatına giriyor. Hemde yatırıldığı klinikte. Ethan onunla ilgilenecek olan hemşire. Sabine, Ethan'a ilgisi olduğunu anladığında tek çaresi vardı Ethan'ı inandırmak. Tabii bunu Ethan'ın yöntemiyle yapacaktı. Zamanla birbirlerine olan bağları gittikçe güçleniyordu ama Sabin'in bilmediği ve bilmesi gerektiği bir şey vardı. Kitabın en iç sızlatan hikayesi de burası aslında ama bunu yazmak istemiyorum. Yoksa ne anlamı kalır dimi ama...

   Yalnız şunu söyleyeyim kitapta bir çok can alıcı yerleri anlatmadım. Lakin sonu hem canınızı yakıyor, hem sizi gülümsetiyor. Bence bu kitap kesinlikle film olmalı...

      ALINTILAR


''Her şeyden çok bunu düşünmemeye çalışsam da hangi hayatı tercih ettiğimi biliyordum. Ve her gece Külkedisi gibi, bir hayattan diğerine geçtiğimde, çok küçük ama belirli bir parçam ölüyor.''


''Başka bir dil bilmenin çok büyük bir avantaj olduğunu söyledi. İnsanın bu yeteneğe sahip olduktan sonra bunu istediği her yere götürebileceğini.' Uzağa doğru baktım.. Garson haklıydı. Diller her yere gidebilirdi.'' (S/116)

''Ama sadece ilerleyip hayata devam etmek korkutucu olduğu için bir şeylere tutunmanın hiç bir anlamı yok. Sanırım insanlar ilerlediklerinde nadiren geriye bakıyorlar. Sadece doğru zamanı bilmek gerek.'' (S/117)


''Sana güveniyorum.'' Eğer kelimeler can yakabilseydi... Bunlar canımı yaktılar. (S/211)


''Sadece başkaları bizi gördüğü için varız. Varlığımın bir parçası...'' yutkundu, ''... önemli bir parçası, sadece sen burada onu gördüğün için var.'' (S/255)


''Bazı şeyler o kadar gerçek ki onları iliklerine kadar hissedersin. Nereye gittiğinin bir önemi yoktur, Seninle gelirler. Her yere.'' (S/255)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...