Küçük mucizeler dükkanı ile büyük bir hayran kitlesine ulaşan Debbie Macomber'in kitapları gerçekten çok güzel,size bir aile sıcaklığı yaşatan bu seri Newyork Bestseller'dan adını sildirmemesiyle belli oluyor.Kitap gene dört güçlü kadınla karşımıza çıkıyor.Onların durumları nasıl olacak nasıl sonuçlanacak derken bir bakıyorsunuz ki kitabı bitirmişsiniz.İster istemez düşünüyorsunuz zaten bende o sokakta olsam ne olur nasıl davranırım diye.
Bu kitabımızda eski sakinlerin yani maceramızın baş kahramanı Lydia ile
birlikte Alix ve Bir Dilekle Başlar Herşey kitabından tanıdığımız Anne
Marie var. Lydia'nın geçirdiği hastalıklar sebebiyle çocuğu olmadığı
için evlatlık edinmek isterler ve talepleri kabul edilir. Lydia ve eşi
bebek istemektedirler ancak hayat onları farklı tercihlere sürükler.
Alix ve eşi de evliliklerini bir bebekle süslemek isterler. Bunun için
de Alix'in sigarayı bırakması gerekmektedir. Bununla savaş veren zaman
zaman eşiyle tartışan Alix iradesine sahip çıkıp başarılı olacak mı?
Örgü kursu Alix için işe yarayacak mı?
Anne Marie 'nin ufak bir kız çocuğu evlat edindiğini daha önceki
kitaptan biliyoruz. Bu kitabımızda herşey yolunda gitmektedir ta ki
Ellen'ın gerçek babası olduğunu söyleyen Tim ortaya çıkana kadar. Ellen
ile Anne Marie'nin hayatına giren bu adam Ellen gerçek babası mı?
Ellen'ı Anne Marie'den almak isteyecek mi?
Gelelim yeni kahramanlara. Bryan bir işadamıdır. Çikolata üreten bir
şirketin sahibir. Babası ölünce işlerin başına geçmek zorunda kalmış ve
stres, yorgunluk, uykusuzluk yüzünden genç yaşta tansiyon ve kolestrol
hastası olmuştur. Aynı zamanda şirkete karşı açılan bir dava ile de
uğraşmaktadır. Doktoru ilaçlarını kullanmasını aynı zamanda örgü kursuna
gitmesini tansiyona faydası olduğunu söyler. Çünkü kendisi de
örmektedir. Bryan "Örgüyle Bırak Alışkanlıkları" sloganına sahip örgü
kursuna başlar. Hayatında süpriz gelişmeler olur.
Phoebe, nişanlısının uygunsuz bir baskında yakalanmasıyla ayrılma kararı
almıştır. Çünkü bu ilk yakalanması değildir. İlkinden sonra çok özür
dilemiş, aileler araya girmiştir. Phoebe de Clark'ın sözüne inanmış ve
onu affetmiştir. Clark güvenilmeyen kişiliğiyle aynı olayı tekrarlar.
Phoebe ayrılmakta kararlıdır. Ancak Clark peşini bırakmaz. Phoebe,
Clark'ı sevdiğinden ona karşı zayıftır. Yenilmemeye kendi kendine söz
verir. Blossom Sokağı'ndan geçerken örgü kursunu görür ve kayıt
yaptırır. Onun da hayatı bu kursla değişecektir.
Yine arkadaşlığın, dostluğun, sevginin, aşkın, ailenin sıcacık
anlatıldığı hoş vakit geçireceğiniz, okumaktan keyif alacağınız bir
kitap. İyi okumalar.
Markus Zusak'Hiç kimse sıradan değildir''kitabını bitirmiş bulunmaktayım.İlk defa bu yazarı okumama rağmen diline bayıldım;sadeliği,konuşma diline yakın olması ayrıca abartıdan uzak dilini çok beğendim; benden artı puan aldı.Tabii bunun dışında kitabın konusunu da es geçmemek lazım.Okurken eğlendiren eğlenirken düşündüren bir roman.Kitabın konusuna gelince; Ed Kennedy, varoş bir mahallede, leş kokulu, kahve düşkünü ihtiyar
köpeği Kapıcı ile yaşıyor. Arkadaşları pintoş Marv, tembel Ritchie ve güzel Audrey
ile bankaya gittikleri sıradan bir günde, Ed, beceriksiz bir banka
soyguncusunu yakalatmayı beceriyor. O günden sonra hayatı değişecektir
Ed'in. Posta kutusunda bir iskambil kartı bulur: Karo Ası. Kartta 3
adres yazılıdır. Bunlar, esrarengiz biri tarafından Ed'e verilecek
görevlerin ilk grubudur. Ed adreslerde kimlerin yaşadığını ve
görevlerinin ne olduğunu keşfetmek zorundadır.
Bu arada, kapak tasarımını çok beğendim. ''Hiç'' sözcüğünde de iskambil kartlarına vurgu yapılmış, harika detaylar.Hoş benim fark etmem iki günümü aldı ama sonuçta farkettim :)
Kitap genel olarak gerçekten güzeldi, ancak son kısımda bayağı
hayal kırıklığı yaşadım. Kartları kimin gönderdiği, bütün bu olayın
açıklaması vs. Bana çok havada geldi o kısım, açıklama tatmin edici
değildi. Belki de o kişi Ed'i kandırıyordur, açıklamadığı kaynakları
vardır.
Debbie Macomber,klasiği olan bu seri kitap yine aynı şekilde insanı ümitlendirme,umut,insanları mutlu etme adına sıcacık,insanı sarıp sarmalayan bir hikaye ile karşımızda..Yazarımız yine aynı uslupla devam etmekte;tabii bunda çevirmenin payı büyük,çünkü bazı cümleler var ki günlük hayatta hep söylediğimiz cümleler.İçten ve samimi çevrilmiş
Bildiği gibi kitap Blossom sokağında geçiyor; yeni kahramanlar eklenerek hikayemiz devam etmekte. Hikayemiz, dört dul kadının birlikte sevgililer gününü kutlamasıyla başlamaktadır.Bu dört dul bayan kendisi aralarında yirmi dilek listesi diye birşey ortaya atarlar.Hayatlarında gerçekleştirmek istedikleri şeyleri yazmak isterler. İsterseniz şimdi aramıza yeni katılan bu dört bayanı kısaca tanıyalım :)
~ Anne Marie : Eşini kalp krizinden kaybetmiş ve onun acısını atlatamamış, yalnız yaşayan ve bir kitap dükkanı işleten sıradan bir bayan.
Ellen:Anne Marie'nin ilk başta sadece yemek arkadaşıyken daha sonra Anne Marie'nin onu evlat edinmesiyle kızı olmuştur.
Barbie:Eşini uçak kazasında kaybetmiş olup iki oğula sahip çok zengin ve güzel bir bayandır.
Lillie:Barbie'nin annesi.Eşini Barbie'nin eşinin olduğu uçak kazasında kaybetmiştir.Hiç bizr zaman gerçek aşkı bulamamış olup eşi tarafından hep aldatılmıştır.
Bu dört bayanın arasında bir çok tatsızlık,üzüntü,sevinç geçmiştir aralarında ama asla hiç biri dileklerini yazmamayı unutmamıştır.Aslında baktığımızda hepimizin yapması gereken birşeyi bizim için bu dört bayan yapıyor. Dileklerimizi yazmak.
Ben bu kitabı okuduktan sonra dileklerimi yazmaya başladım.Bir kitabın beni bu kadar etkileyici açıkçası hiç düşünmedim.Kendinizle ilgili ya da yaşantınızla ilgili fazlaca şey bulabileceğiniz bu kitabı eğer benim gibi okumadıysanız hemen okuyun derim.
Ve dileklerinizi yazmaya başlayın.Kim bilir belki birgün sizinde fark etmeden dilekleriniz tutar. :)
Carrisi'nin
cümleleri, daha ilk paragrafta sizi etkisi altına alıp sarhoş ediyor.
Karmaşık ve birbirinden ayrı gibi gözüken olayların hepsi, tamamlandığında kusursuzca işlenmiş bir cinayetin portresini gözler önüne seren yapbozun parçaları. Kitap karakterleri usta
bir heykeltıraşın elinden çıkmış, üzerinde titizlikle çalışılmış,
müthiş bir özen gösterilmiş heykelleri andırıyor. Her biri etrafımızda
barınan sıradan insanlar. Hepsinin derisinin altına gömdüğü, gizlemeye
çalıştığı karanlık tarafları var. Fakat, hiçbir şey gizli kalmaz.
Karakterlerin
arasında en mükemmeli katilimiz. Psikolojisini anlamak imkansız. Ne
istediğini bilmek olanaksız. Sadece var ve öldürüyor. Cinsiyetine,
kimlik bilgilerine, fiziksel özelliklerine dair herhangi bir ipucuna
ulaşmak oldukça zor. Mükemmel bir zeka, kusursuzca işlenmiş bir plan,
kimsenin anlayamadığı bir amaç, kana susamış bir katil ve olay
döngüsünün karmaşıklığı arasında sıkışıp kalan beş küçük kız. Karışık olay döngüsü, beş
küçük kızın ağaçlar arasındaki bir açıklıkta sol kollarının toprağa
gömülü bir şekilde bulunmasıyla başlıyor. Debby. Anneke. Sabine.
Melissa. Caroline. En büyükleri on üç yaşında olan bu kurbanların hepsi
belli zaman aralıklarında kaçırılmış birbirleriyle alakası yokmuş gibi
görünün sıradan kızlar. Sayfaları her
çevirdiğinizde parmaklarınıza bulaşan heyecan bütün bedeni titretiyor.
Sonu çarpıcı bir şekilde bitiyor ve kitabı elinizden bıraktıktan sonra
içinizde büyük boşluk oluyor. Size bir tavsiye: Kitabı okurken gerçeği
bulmak için boşuna uğraşmayın. O sizi bulacak...