Pegasus Yayınevinden çıkan Hipnozcu'yu dün akşam itibariyle bitirmiş bulunmaktayım.
Lars Kepler'in yazdığı bu roman gerek yazı stili,gerek konusu,gerek kapak tasarımı gerçekten çok hoşuma gitti.
Öncelikle yazar hakkında size kısa bir bilgi vereyim.Lars Kepler diye bir yazar yok.Nasıl yani diyeceksiniz biliyorum,çünkü aynı tepkiyi bende verdim.Çiftimiz ayrı ayrı olarak aslında bir çok kitap yazmıştır Fakat Hipnozcu'da bir araya gelerek bu güzel kitabı yazdılar.Hipnozcu için bile yayınevine isimleri gizli olarak vermişlerdir.Daha sonra kitap çok satanlara girince deşifre olmak zorunda kaldılar.(Bence gayet hoş bir fikirmiş bu :) )
Gelgelelim kitabın konusuna;Stockholm'da bir aile vahşice öldürülmüş olarak bulunuyor.Aileden sadece evin tek erkek çocuğu Josef Ek kurtulmuştur fakat ağır yaralıdır.Cinayetin çözümlenmesi için Josef'in bilgilerine ihtiyaç vardır.Erik Maria Bark,ünlü bir hipnozcudur.Binbir zorlukla ikna edilip Josef'e hipnoz yapmayı kabul eder fakat duydukları karşında şok geçirir.Josef Ek,bir kaç hafta sonra hastaneden kaçar,fakat bu arada bir gün önce de Erik'in oğlu Benjamin bir gece yarısı evden kaçılır.Herkes Josef Ek'in kaçırdığını düşünürken aslında düşman on sene yapılmış hipnoz grubundan biri olduğu ortaya çıkıyor.Birbiriyle ilişkileri yokmuş gibi görünse de aslında birbiriyle bağlantılı olduğunu romanın sonuna doğru anlıyorsunuz.Yazar, olayları çok güzel bir şekilde bağlamış.Psikolojiyle iç içe olan bu roman sık sık geçmişe dönmesni ve yaptıkları hataları gözden geçirmelerini sağlıyor.
Romanda bir çok mekan,yer,sokak,cadde isimleri görmeniz mümkün fakat İsveçce olduğu için bazen okumakta zorlandım.
Romanda dikkatimi çeken başka bir nokta ise Türk bir karakterin olması ve ayrıca Müslümanlara karşı saygılı davranması hoşuma gitti.
Kendisine bu nedenle teşekkür ederek başarılarının devamı dilerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder