Ama... Bu kitap çok iyiydi!..
Bu kitap bir bomba!
Bu kitap bir suçlu -> Elime aldım ilk gün... Bırakamadım. O gün eşim işten geldi akşam yemeği olarak yumurta yedi(k). Kitaba kaptırmışım kendimi, yemek yapmak aklıma bile gelmemiş ki. :)) [Şiiiitt ;-)] Zaten ondan sonra da yavaşla ceren yavaşla diye diye okudum. Hemen bitecek yoksa. Ve bitti de zaten.
Serinin ikinci kitabını istiyorum yaa! İs-ti-yo-rum!
Kitabın güzel olduğunu okuduğum yorumlardan biliyordum zaten. Fakat sıradan bir aşk hikayesin okuyacağımı sanıyordum ben. Ama öyle farklı var ki kitapta; vayss dedim. Vayss! Hele o karakterler! Aman Tanrım! Muhteşem bir romandı bu. Yazarın kalemini çok ama çok beğendim. Karakterler öyle gerçekçi, kendinden emin ve farklılar ki...
Kitabın arka kapağında yazı bir var, şuan ki halime cuk oturmuş; ''Hiçliğin Kıyısında mı? 'Muhteşemliğin Kıyısı'na ne dersiniz? Çünkü şu an tam olarak bu durumdayım.'' Aynen canım. Ben de tam olarak bu durumdayım işte. :))
Allah'ım kitabı baştan sona bir daha okumak istiyorum fakat kitabı annem kaptı, o okuyacak.:))
*
Gelelim spoili kısma ;))
Kitap dönüşümlü olarak Camryn ve Andrew'in ağzından. Fakat geriye dönüşlü anlatmadığından kesinlikle sıkmıyor. Ben de buna çok dikkat ederim, aynı şeyi peşpeşe iki defa okumak sıkıyor çünkü. Bunda böyle bir durum yoktu.
Andrew'de, Camryn'de duygularını göstermeden yaşayan kişiler. Andrew, bunun erkekliğe ters olduğunu öğrenerek yetiştirilmiş. Camryn ise yetiştirmekten ziyade buna zorlanmış... Bu özelliklerinin sonucunda Andrew ölüm döşeğindeki babasının ziyaretine uzun bir yolculuğu otobüsle yapmayı tercih ediyor. Camryn ise sadece bir bilet alıyor... İkisi de kaçıyor aslında. İlk tanışmaları ise otobüste :))
Tanışıyorlar, kaynaşıyorlar, arkadaş olup dertleşiyorlar... Fakat hala kendi duygularından kaçmaya devam ediyorlar... Fakat birbirlerine de bağlanmaya başlıyorlar, en sonunda atlıyorlar arabalarına hiçliğe doğru yol alıyorlar. Nereye gitmek isterlerse oraya...
Onlar sadece birbirlerini değil, bu yolculukta kendilerini de keşfediyorlar.
Andrew, Camryn'e kimseye bağlı kalmadan, içinden geldiği gibi yaşamayı ve arzularına teslim olmayı öğretir... Fakat Andrew'in de öyle karanlık bir sırrı vardır ki beni gözyaşlarına boğdu. Ve bu sır kitabın en sonunda ortaya çıkıyor. Ben tamam artık dedim. Sayfa kalmadı bu kitap böyle bitecek. Bu muhteşem kitap böyle bitecek. Kitabı tuttum fırlatacam, ramak kaldı... Son bölümde, son iki sayfa da öyle bir oh çekmişim ki anlatamam.
Kitabı anlatmaya kelimelerim yetmiyor şuan. Bu kitabı okuyun ama lütfen Andrew'ime sulanmayın!
•ALINTILAR•
''Depresyon acının en saf haliydi ve herhangi bir şey hissedebilmek için bir şey yapmaya hazırdım. Her türlü hisse razıydım. Acı insanın canını yakıyordu, ama başka hiçbir şey hissedemeyecek kadar acı çekmek, delireceğinizi sanmaya başladığınız noktaydı.''
''Önemli olan ne giydiğin değil.'' dedi, ''önemli olan, onlar üzerindeyken nereye gittiğin, neler yaptığın.''
''Acı, acıdır güzeli. Birinin sorununun diğerininkinden daha az sarsıcı olması, o kişinin daha az acı çekmesini gerektirmez.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder